Fîhi mâ fih
Mevlana Celaleddin Rumî
-
Önsöz
-
Birinci Fasıl “Allah Teâlâ’nın rahmetinden ancak kâfirler kavmi ümîdsizdirler.”
-
İkinci Fasıl Söz hakîkatin gölgesi ve şûbesidir
-
Üçüncü Fasıl “Hak Teâlâ’ya namazdan daha yakın bir şey var mıdır?
-
Dördüncü Fasıl insân bu âleme belirli bir hizmet için gelmiştir; ve amaç odur
-
Beşinci Fasıl Her işte insana rehber olan derttir
-
Altıncı Fasıl Mâdemki onun fenâsı mümkün değildir, bâri onun huzurunda sen fâni ol!
-
Yedinci Fasıl Eyvah, arş’ta ortaya çıkacağını görmüş olduğum İblîs, sakın bu olmasın,
-
Sekizinci Fasıl Vahdet yânî birlik kıyâmette olur; fakat bu dünyâda mümkün değildir..
-
Dokuzuncu Fasıl Hudâ adamından beslenen bir mürîdin rûhu kol kanat ve pâl sâhibi olur
-
Onuncu Fasıl Hak Teâlâ kemâliyle Cemâlini perdesiz gösterse, ona tâkatımız yoktur.
-
Onbirinci Fasıl “O kendi hevâsından söylemez.” (Necm, 53/3)
-
Onikinci Fasıl mâdemki gündüzü bekleyicidir, gündüze yakın olur
-
Onüçüncü Fasıl Aslolan, nefisdeki o kâbiliyyettir. Nefis başka rûh başkadır
-
Ondördüncü Fasıl Zindan ve dert hâli dışında iken, o ihlâs, bize niçin gelmiyor?
-
Onbeşinci Fasıl Zâten size ilimden ancak az bir şey verilmiştir
-
Onaltıncı Fasıl Bardaklarınızın ve kâselerinizin ve testilerinizin ağızlarını örtunüz
-
Onyedinci Fasıl Emîr Pervâne bana: “Asıl olan ameldir” dedi. Ona cevâben dedim ki:
-
Onsekizinci Fasıl Ondan sonra, sana bizim ihsânımız ulaşır. (İzâ câe nasrullâhi)
-
Ondokuzuncu Fasıl Kur’ân’ın sûretini doğru okuyor; fakat mânasından habersizdir
-
Yirminci Fasıl Asıl olan maksattır, gerisi baş ağrısıdır
-
Yirmibirinci Fasıl “Ben buna lâyık oldum” diye Hak Teâlâ’ya bin şükür etsin.
-
Yirmiikinci Fasıl Her kim acele eder ve işin başlangıcında abartırsa o iş ona kolaylaşmaz
-
Yirmiüçüncü Fasıl Şimdi anlaşıldı ki o kimse, şeyhin tâlibi ve âşıkı değildir
-
Yirmidördüncü Fasıl Herkes Ka’be’ye gidelim,derler; bâzıları ise, inşâallah gidelim,derler.
-
Yirmibeşinci Fasıl Kandil yükseğe konulmasını isterse, başkaları için ister; kendisi için değil.
-
Yirmialtıncı Fasıl Biri gaflet ve biri uyanıklık olmak üzere iki hâkim tâyin etti.
-
Yirmiyedinci Fasıl Adım, arslanın gözü önünde atılan adımdır
-
Yirmisekizinci Fasıl Derviş herkesin lokmasını yememelidir
-
Yirmidokuzuncu Fasıl Herkes kendine lâyık ve nefsinin şerefine uygun ibâdet türünü yapar
-
Otuzuncu Fasıl Sevilen şeyler sevilmeyen şeylerden ayrı değildir
-
Otuzbirinci Fasıl Muhâl olan şeye tahammül çok büyük bir mücâhededir
-
Otuzikinci Fasıl Çünkü san’atı hırsızlık olan bu zabtiye, hırsızların şivesini iyi bilir
-
Otuzüçüncü Fasıl Her kimse, her nerede bulunursa bulunsun, kendi ihtiyâcının yanındadır
-
Otuzdördüncü Fasıl Ârif, idrâk edilebilenin idrâki işinde muhtardır
-
Otuzbeşinci Fasıl “Hak ve bâtılda çok yemin eden ölçüsüz kimselere itâat etme”
-
Otuzaltıncı Fasıl Sûret, aşkın fer’idir. Çünkü bu sûretin aşksız bir değeri yoktur
-
Otuzyedinci Fasıl Ve âlem kadîmdir diyen kimselerin sözü nasıl dinlenir?
-
Otuzsekizinci Fasıl Mustafâ (salavâtullâhi aleyh)e “ümmî” derlerdi
-
Otuzdokuzuncu Fasıl Güzel sesin var ise gel de dağ içinde bağır
-
Kırkıncı Fasıl Bir şeyin tahsîsi o şeyin güzîde oluşuna işâret eder
-
Kırkbirinci Fasıl Buraya devam ederlerse, ilmi unutacaklardır zannederler.
-
Kırkikinci Fasıl Görme ancak görünenin varlığı ile ortaya çıkar
-
Kırküçüncü Fasıl Bir kimse biz söylerken uyursa, bu uyku gafletten değil, emniyettendir.
-
Kırkdördüncü Fasıl Bu namaz, bütün gün kıyâm ve rükû’ ve secde etmek için değildir
-
Kırkbeşinci Fasıl Ten tarafına çeken bir dost, can tarafına çeken bir dosta benzer mi?
-
Kırkaltıncı Fasıl Şimdi bilindi ki, şer bir yönden murâd edilir, bir yönden murâd edilmez
-
Kırkyedinci Fasıl Hak Teâlâ Hazretleri bir kulunu sevdiğinde, ona belâ verir
-
Kırksekizinci Fasıl Sözün kısası budur ki, din işleri ile meşgûl ol!.
-
Kırkdokuzuncu Fasıl Bu ilimler, denizin suyunu tasla almak gibidir.Cevhere yol bulmak başkadır.
-
Ellinci Fasıl Âşıkın, ma’şûkun murâdına tabi’ olması lâzımdır
-
Ellibirinci Fasıl Bu söz denilen şey küçüktür, o kadar büyük değildir; kuvveti yoktur.
-
Elliikinci Fasıl Sen ancak endîşeden ibâretsin; senin geriye kalan şeyin kemik ve lif
-
Elliüçüncü Fasıl Bu buğdayı nereye götürüyorsun? Onun içinde benim ölçeğim vardır.
-
Ellidördüncü Fasıl Kâfir ve mü’min, ikisi de tesbîh ederler
-
Ellibeşinci Fasıl Azîm ilme ulaşmak için gayret et ve onun buraya sığacağını ümîd etme
-
Ellialtıncı Fasıl Mevlânâ’ya âşıkım ve sürekli yüzünü görmek istiyorum
-
Elliyedinci Fasıl Serî ve hareketli ol ve edeb gözet; tâ ki makâmımı sana vereyim.
-
Ellisekizinci Fasıl “Yer, gök, arş ve kürsîden evvel Cenâb-ı Hak acaba nerede idi?”.
-
Ellidokuzuncu Fasıl O inâyet, onun kalbindeki muhabbettir
-
Altmışıncı Fasıl Sen örneksiz olarak gel, tâ ki sözü örneksiz olarak dinleyesin
-
Altmışbirinci Fasıl Ba’zı kimseler muhabbet, hizmet gereğidir derler
-
Altmışikinci Fasıl Bir müddet ekşiliği huy ettin, bir kere de tatlılığı tecrübe et!..
-
Altmışüçüncü Fasıl Tâbî olmak başka, bîat etme başkadır
-
Altmışdördüncü Fasıl Arslan ceylana yetiştiği zaman
-
Altmışbeşinci Fasıl Sen bunsuz kāimsin ve dâima bunsuzsun
-
Altmışaltıncı Fasıl Bizim gölgemiz bizden habersizdir; ammâ biz haberdârız
-
Altmışyedinci Fasıl Gerçi o fikir, doğru ve savâbdır; fakat hayâldir
-
Altmışsekizinci Fasıl Hak’dan haberdâr olmaktan daha tatlı bir şey yoktur
-
Altmışdokuzuncu Fasıl “Sen kötülüğü iyi şeyle defet!”
-
Yetmişinci Fasıl Arzûlarına meşgûl ol ve bizi yâd etme
-
Yetmişbirinci Fasıl Ömrü, bu kadar kısalığı ile berâber, birkaç kelime içinde tüket
-
Yetmişikinci Fasıl “İnnâ fetahnâ leke fethan mubînâ” (Fetih, 48/1)
-
Yetmişüçüncü Fasıl Ma’nânın kuvvetlendiği her yerde sûret zayıf olur
Başa Dön